YUTTURMA YÜZSÜZLÜĞÜ !

YUTTURMA YÜZSÜZLÜĞÜ !
-Bu gün dilime yine söz geçiremedim.
Mübareğin kemiği de olmayınca istediği endamda kıvranarak benimle dalga geçmeyi, başıma da bela olmayı sürdürdü.
Demek ki, dilimi beynimin süzgecinden geçirmeden kullanmışım.
Öyle kullandığım için ki, yumruğu sıkılmış azarı da yine ben yedim.
-Nasıl mı? Bir düşünün !
Suluova’da günlerden Cumartesi. Halk pazarının kurulduğu gün.
İşi olan olmayan, yaşlı genç, çoluk çocuk her kesimden insanlar halk pazarında.
İkindi vakitleri. İğne atsan yere düşmez kabilinden, mahşeri kalabalık.
-AMA İNSAN OĞLUNUN BAZEN YERE DÜŞÜRDÜĞÜ,
Bazen de havada uçurduğu öyle şey var ki,
Söylense yeri değil,
Söylenmese ben rahatsızlık duyuyorum.
Bunun için ise hem söyleyip hem de yazmam gerektiğine inanıyorum.
Söyleyip yazacağım şeyin adı maalesef:
-KENDİ YUTMADIĞINI BAŞKALARINA YUTTURMA YÜSSÜZLÜĞÜ;
Ne mi ?
Yerli yersiz ağızdan fırlatılıp atılan nesne.
Buna bizim halkımızın dilinde ‘Gavruk’ denilir.
İşte o nesnenin tüketildiği ana bu gün bende yakından şahit oldum.
Ayrıca kendimi de olayın içinde buldum.
Pazar yerinin girişindeyim.
Tamda balıkçı Ferhat’ın tezğahı ile kuşburnucu Emre’nin arasında.
Bir ara yanımda: Damaktan gırtlağa doğru çekilen bir hırıltı duydum.
Yoğurtlanmış kart kağnı gıcırtısını andıran bu hırıltılı iç çekiş birden ters yüz edip, olanca hızıyla ağız dolusu dışarı fırlatılmaz mı !
Tabi ağız dolusu fırlatılan bu nesne kiminin yüzüne, kiminin ensesine, biraz havaya, birazda yere düştü şüphesiz.
Ne olursa olsun ağızdan dışarı fırlatılan bu nesneden yakınında bulunan sebze meyveler olsun, insanlar olsun herkes nasibini aldı ve rahatsız oldu.
-Bende: ’Ayıptır senin yaptığın be adam sağına soluna baksana. Ağzından çıkan nereye gidiyor biliyor musun.’ Deyiverdim.
-Adam: Yaptığı ayıp yetmiyormuş gibi küheylan kesilip: ‘Senden başka ağız yokmu lan’ diye bana saldırmazmı!
Tabi apışıp kaldım. Dilim kendime yine bela oldu diye düşünürken; birkaç bayan imdadıma yetişti. Adamı sözleri ile bir güzel payladılar da dayak yemekten kurtuldum.
Adam homurdana homurdana ortadan kaybolurken; Bende kendi kendime ‘Bir daha böyle şeylere iki kere düşünüp laf söyle Ekrem‘ dedim.
Ancak bu tür ayıpların, insan sağlığını tehdit eden pisliklerin varlığına kayıtsız kalmamak için konuyu gazetemde neşretmeye karar verdim.
Eskiden halka açık bazı yerlerde ‘Yerlere tükürmeyin. Çimlere basmayın’ yazıları vardı. Ben bu yazıları ülkemin insanlarını cahil saymamak adına ayıplardım.
Bu ayıplardan kurtulmak için: Evde eğitim, okulda eğitim, Cami kürsülerinden ayrıca uzman kişilerce konferans şeklinde halkımızın bilinçlendirilmesi veya cezai müeyyide uygulanması gerektiğini düşünüyorum.
Bu tür edep ve görgü kurallarını hayata geçirecek başkaca çareleri bilenler varsa ilgililere söylesin ki,
Toplumumuz kendi yutmadığını başkalarına yutturma ayıbından kurtulsun.
YAZAR: EKREM GÜN