BİR DİKİLİ AĞAÇ !
![BİR DİKİLİ AĞAÇ !](https://suluovayenihaber.com/wp-content/uploads/2024/12/BIR-DIKILI-AGAC--700x420.jpg)
![](https://suluovayenihaber.com/wp-content/uploads/2024/12/BIR-DIKILI-AGAC-.jpg)
BİR DİKİLİ AĞAÇ !
-Görmeyeli hayli zaman olmuştu.
Hasta olduğunu duyduğumda tekrar ziyaretine gittim.
Halk tabiriyle: Yatak döşek yataktaydı. Beni karşılamak için yatakta doğrulmaya çalıştıysa da beceremedi. İşaretiyle baş altına ilave yastık koyduk. Kafası, birazda omzu yatakta dikleşince, tatlı tebessümüyle o nurlu yüzü ak kelem yaprağı gibi daha da beyazladı. Onurluydu. Misafirini biraz da olsa ayakta karşılama çabası onu rahatlatmıştı.
Babamla birlikte yaşadığı çocukluk anılarından başlayıp, birlikte asker oluşlarını, aynı yerde askerlik yaptıklarını, evlenirken babamın nasıl dünürcü olduğunu, Dağ bayır, boş meralarda geçirdiği hayatını, eşinin kendisine hep destek olduğunu dili döndüğünce tatlı tatlı anlattı. Kimi zaman duygulandı, kimi zaman tebessümle bizi güldürdü.
Çok çalışkan bir insandı.
‘’Bana zaman yetmiyor’’ derdi hep.
Ne zaman onu ziyarete gitsem her zaman mutlaka evinin girişinde, dış kapının yanı başında birkaç kazma kürek bir de urgan görürdüm. Kazma kürekleri, hatta urganı bile her zaman ter temiz idi.
Ben oradayken birkaç ziyaretçisi daha geldi.
Her gelen ziyaretçisini o güzel tebessümü ile ayakta karşılama çabası içine girdi. Belli ki misafirini yatakta karşılamak ona hoş gelmiyordu. Ancak kendisine ziyarete gelenlerin samimiyeti onu rahatlatıyordu.
Ziyaretine gelenler hep tanıdıktı.
İçimizden birisi Asıl Adı Zalif olan bu yaşı doksanı bulmuş amcamıza kendisini neden Orman Baba denildiğinin hikayesini anlatmasını istedi.
Orman Baba anlatmaya başladı.
Ben küçükken meraklıydım çakı bıçağımla çalı çırpı soymaya. Bu merakım beni ağaç kaşık, oklava, öğündere, dirgen vs. yapmaya kadar götürdü.
Daha onaltı on yedi yaşlarımdayken bu civarda tanınmaya başladım.
Haftada bir iki gün dağ bayır dolaşıp en iyi kayın ağacı bulmaya çalışırdım.
Zira ağaç kaşık her ağaçtan olur, ancak en iyisi de kayın ağacından olanıdır.
Böyle böyle günleri geçirirken Ormanlarımızın insanlık için ne kadar büyük bir nimet olduğunun farkına vardım. Bana ekmek veren ormanı ben menfaatim için tüketirken karşılığında ormana hiçbir şey verememem zamanla bana dokunmaya başladı.
Ve kendi kendime karar verdim.
Kestiğim her ağaç için bahçeme bir ağaç dikecektim. Yıl boyu kestiğim ağaç sayısını not ettim. Fide dikme mevsiminde bahçeme o kadar ağaç diktim.
Tabi ki: Bahçeye ağaç fidesi dikmem Babamında Anamında hoşuna gitmedi. Ertesi yıl hem bahçemde tutan fideleri sökerek tarlalarımızın kenarına diktim. Hem de yeni fideler alarak akrabalarımızı yani hatırımın geçtiği kim varsa onların bağına bahçesin dikmeye başladım. Bu fide dikme olayı öyle hoşuma gitmeye başladı ki benim bu durumumu sezen tüm konu komşular biz de isteriz demeye başladılar. Hiç birini kırmadım.
Üç yıl içinde yüzlerce ağaç diktim. Üç yılın sonunda askerliğim gelince herkese fideler iyi bakmaları hususunda yeminler vererek askere gittim.
Üç yıl askerlikte bile diktiğim fideler hiç aklımdan çıkmadı. Derken askerlik bitip köye dönünce yine ufak tefek fide dikim işim devam etti. Ancak fide dikme işini azaltmam bende vicdani rahatsızlık yapmaya başladı.
Zira diktiğim fideler hem şahısların özeliydi.
O halde Toplumun tüm kesimine faydası olacak fide dikmeliydim. Bende Muhtarla görüşüp köyün ne kadar merası varsa ki müsaade edileni kadarın fide dikmeye başladım. Hem kaşık oklava işi devam etti. Hemde mevsiminde fide dikme. Seneler seneleri kovaladı civar köyler kasabalar derken on binlerce fide diktim.
Bana ‘delidir’ diyenler oldu.
Diktiğim fideler yeşerip zamanla gölge vermeye başlayınca dua edenler oldu.
Yaşım Yetmişe dayanmıştı.
Tam; artık yeter yoruldum dediğim bir zamanda yine bir fide dikiminde iken; Bir dağ bayırında benden çok daha yaşlı bir adam yanıma geldi. Önce yaptığım bu hizmet için bana dua etti. Sonra da: İnsanoğlu kendisi için ev yapar ocak yapar.
Tarla tapan, oğul uşak sahibi olur.
Sanır ki, Dünyada bir dikili ağacım var. İşte o öyle değil.
Kendim için söylüyorum. Zira onları biz hep kendimizin çıkarı için, nefsimiz için yaptık. Oysaki sen hiç birini kendi malın gibi görmeden, bir çıkar peşinde olmadan
Bu hizmeti yapıyorsun.
İşte: Sen ve senin gibiler ancak ‘’DÜNYADA BİR DİKİLİ AĞACIM VAR’’ diyebilir.
Deyip çekip gitti.
İhtiyarın bu sözünden sonra da gücüm yettiğince fide dikmeye devam ettim. Ta ki takatim müsaade edinceye kadar. İşte bu nedenle çok yeri orman yaptığım yeşertmeye gayret ettiğim için bana Orman Baba derler.
Bende diyorum ki, Ey emekli arkadaşlarım, dostlarım:
Gelin bizlerde hep birlikte Fidan Dikme Eyleminde bulunalım.
Bunun için Şeker Emeklileri Derneği Rehberimiz olsun.
Ve de bizlerin de:
“DÜNYADA BİR DİKİLİ AĞACI OLSUN…”
YAZAR: EKREM GÜN