SULUOVA ŞEKER FABRİKASI A.Ş.
SULUOVA ŞEKER FABRİKASI A.Ş.
-Geçen aylarda Suluova dışında bazı toplu seyahatlerimiz oldu. Amasya Şeker Fabrikası Emeklileri Derneğine üye arkadaşlarımızla mailece gittiğimiz bu gezilerimizde bizim gibi birçok gruplarında geziler tertipleyip ziyaretler yaptıklarını gördük.
Diğer gezi gruplarından bazıları ile “nerden geldiniz, gezi nasıl geçiyor’’ gibi karşılıklı suallerle tanış olduklarımız, bir birlerimize telefon alış verişlerimiz oldu.
Muhtemelen bu tanışma – sohbet işi En az on beş kişi ile olmuştur.
Ancak “Amasya Suluova’dan geliyoruz’’ dediğimizde Maalesef Suluova’yı hiç tanıyanına rast gelmedim.
Doğal olarak Suluova’nın tanınmamış olması benim yüreğimi yaktı.
Hal böyle olunca; Yıllar önce kaleme aldığım “ADI–SULUOVA ŞEKER FABRİKASI A.Ş.” olan yazımı tekrar yayınlamak lüzumunu hissettim.
-Yazımın Neşri: 27 Ağustos 2003 –Suluova Yeni Haber.
Önceki haftanın ikinci yarısı ile geçen haftanın ilk yarısı Suluova dışındaydım. Suluova’dan bir haftalığına da olsa bin-bin iki yüz kilometre uzaklarda olmanın keyfini de hüznünü de yüreğimde hissettim desem yalan olmaz.
Keyifli tarafı: Uzaklardaki dostları, canları görmek. Onlarla geçmiş anıları tazelemek. Bilmediğin, görmediğin yerleri gezip tozmak, hatta kırk-kırkbeş yıl öncelere gidip, aynı tastan içtiğimiz tuzlu tuzsuz, yağlı yağsız aşların sadeliğinden bahsetmek, hayvan otlattığımız dağdan tepeden, paçalarımızı yırtan büklerden söz etmek elbette keyifliydi.
Bittabi ki bu tür anıları birlikte hatırlayıp gülme krizine tutulmakta ziyaretin tuzu biberiydi.
Bu arada yeni yeni insanlarla tanıştım, arkadaşlık edindim.
Doğal olarak birbirimize nereli olduklarımızı sorduk.
Çocukluk arkadaşım İsmail’in tanıştırdığı, Isparta’dan Murat, Akçaabat’tan Cevat, Devrek’ten Erkan, Safranbolu’dan Yücel.
Bunların her biri; birlikte oturduğumuz açık çay bahçesinde memleketlerinin meşhur olan öğelerini övüp durdular.
Kimisi dünyaca meşhur gülünü, kimisi köftesini, kimisi değneğini, kimisi nostaljik evlerini övüp durdular. Övündükleri nesnelerle ilgili hikayelerini, anılarını anlattılar.
Sonra ‘’Sen nerelisin’’ diye içlerinden biride bana sordu. ‘’Suluovalıyım’’ dedim.
Bir birlerine bön bön bakarak : ‘’Orası da neresi’’ der gibiydiler.
Anlattım:
Amasya’ya bağlı genç bir ilçe. Elli bine yakın nüfusu var. Şeker Fabrikası, Kömür Madenleri var.
Pancar, soğan, mısır, buğday eker biçer. Hatta: Şeker Pancarı- soğanı pek meşhurdur.
Bilhassa ‘Büyük Baş hayvancılığının yani besiciliğin yatağıdır’ dedim.
Amasya Şeker Fabrikasını duyduk ama Suluova Şeker Fabrikasını duymadık dediler.
Doğrusu Suluova da kurulu Şeker Fabrikasını adı Amasya Şeker Fabrikası olunca Suluova’nın meşhur olan hiçbir şeyini bulamadım.
İşte bundan dolayı da az da olsa hüzünlendim.
Bu bana tekrar gösterdi ki; Suluova da Suluova’nın adını taşıyan bir marka yok.
Suluova kendi içine kapanık bir ilçe.
Kuruluş etkinliklerinin kutlandığı bu günlerde, belediyece Pazar mahiyetinde hizmete konulan stantları gezerken “Meşhur Suluova” diye başlayan hiçbir şey gözüme çarpmadı.
Bilinir kalkınmanın yollarından biri de dışa açılmaktır.
Dışa açılma da tanıtımla, markayla, kaliteyle olur.
Suluovalı bunu bir şekilde “ama iyi yönde” başarmalıdır. Bir kalite yaratmalıdır.
Ben Diyorum ki; acaba, işe Şeker Fabrikasının ismini değiştirerek mi başlasak ne olur:
Mesela: SULUOVA ŞEKER FABRİKASI A.Ş. gibi…
YAZAR: EKREM GÜN.