DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Amasya °C

D E S T A N !

D E S T A N !
REKLAM ALANI
09.10.2024
285
A+
A-

D E S T A N !

-Eskiye biraz yolculuk yapalım.

1970’in ilk yılları, 1960’lı 1950’li yıllar.

Televizyonun pek yaygın olmadığı, bırak cep telefonunu; her iki yüz evden birinde kollu telefonların olduğu yıllar. Çoğu acı haberin iki gün, üç gün sonra duyulduğu dönemler.

İşte bu dönemlerde; yani bundan atmış yetmiş yıl öncesinde şehirlerimize, Köylerimize acı haberler şiirsel anlatımlarla girerdi.

Halk Ozanlarımızın kaleme aldığı bu şiirsel anlatımlı haberlere “DESTAN” denirdi.

DESTAN; Özellikle doğal afetlerle hayatını kaybeden gençler için, cinayete kurban olan İnsanlar için, Askerde Şehit olan Asker için, öksüz- yetim kalan çocuklar için yazılırdı.

Destanlar 4A kağıdından büyükçe olan saman kağıtlara 15-20 dörtlük, kafiyeli şiir şeklinde basılır halkın kalabalık olduğu, semt pazarlarının kurulu olduğu günlerde çoğu zaman elde megafon bağıra bağıra, birazda dokunaklı bir şekilde okunarak 15-20 kuruşa satılırdı.

-Destana bir örnek verelim.

Odun toplamaya giden 15 yaşındaki Güllü Kızın kayalardan düşüp ölmesini anlatır:

Odun toplamaya gitti Gülüm Güllü,

Sarp ormanlarda seke seke,

Görmedi yar başını Gülüm Güllü,

Kaydı ayağı düştü dereye,

Ölüverdi Gülüm Güllü.

Yaşı on beş idi taze mi taze,

Güzeller güzeliydi Gülüm Güllü,

Öksüz idi babasız nazar değdi dedi anası bize,

Ayağı kaydı düştü dereye Ölüverdi gülüm güllü.

Yanmadı odun, yanan ana bacı kardeş,

Düştü gülüm güllünün evine kordan bir ateş.

Söndüremez kimse bu acıyı ne dost ne eş,

Ayağı kaydı düştü dereye ölüverdi gülüm güllü.

İşte böyle acıklı idi destanlar. Alıcısı çoktu. Bende alırdım.

Ben almasam eğer rahmetli anam destan satıldığını duyarsa gider alır veya aldırırdı. Akşam oldu mu okurduk sedir üzerine çıkıp. Eğer birde ağlamaklı okudun mu evde herkes bilmediği bu yavru için göz yaşı döker ağlardı. O destana ağlamak; hiç tanımadıkları Güllü’ye dua, ailesine taziye idi sanki.

Yani: toplumda top yekün birlik beraberlik vardı. Acıları hep birlikte paylaşmak vardı.

-YA ŞİMDİ !

Ülkemizden bahsediyorum. Şimdilerde iyi haber, kötü haber gazeteyle yirmi dört saat geçmeden elinde. Televizyonlarla gözünün önünde ve hele hele telefonlarla cebinde.

Yukarıda saydığım iletişim yollarının tamamında iyi haberden ziyade kötü haberler revaşta. Bu durumda hangi birine duygulanıp gözyaşı dökeceksin. Bu kadar acı haberin içinde insanlarda duyguya yer mi kalır. Evet bu kadar acı duygularımızı götürüyorsa, O zaman hiç olmazsa görünen veya görünmeyen bazı olaylara ilgi duymaya meyledelim.

-Neye mi? Mesela:

Etrafımız ateş çemberi. Devletimizin en tepesindeki Yöneticilerimiz; Ülkemizin kıskaca alınmak istendiğini, Amerika başta olmak üzere Avrupa devletlerinin tamamının ve hatta bazı Türk Devletlerinin bile dolaylı olarak ülkemize karşı olumsuz tavırlar içinde olduklarını bizlere bazen siyaseten bazen de alenen söylemektedirler. Oysa toplumumuzun nabzına bakıldığında; her nedense maalesef yukarıdaki söylemleri duymazdan, görmezden gelen bir tutum işerisinde.

Evet: Ülkem insanı; ülkemizde cereyan eden Depremler, sel felaketleri gibi. Hatta 15 Temmuz Darbe Girişimi gibi durumlarda bir yumruk gibi oluveriyor.

Doğru, Ancak soruyorum olması muhtemel afetlere, etrafımızı çevreleyen ateş çemberine karşı halk olarak hazır mıyız ? Önlem alacak bilgi birikimimiz var mı ? Birde buna bakmak lazım.

Bana kalırsa yok. Oysa toplumsal olayları çözmenin yollarından biri de birlikte olmaktır. Birlikte olmaktaki maksadım da Sivil toplum kuruluşlarının çok olması. Bu sivil toplum kuruluşlarının yangın, deprem, sel felaketi, savaş, kazalar, boğulmalar vs derlenme-toparlanma konularında eğitilmeleri ile mümkündür.

EVET: 1970 öncesi acılar; Destanlarla paylaşılırken, Şimdi de hep birlikte apayrı bir destan yazalım. En üstteki ülke yöneticilerimizin; ülkemizin konumuna dair söylemlerini dikkate alarak ülkemizin birliği, dirliği ile ilgili olarak eğitim almalı, toparlanmalı. Vakti geldiğinde de aldığımız eğitimlerle bir Destan yazmalıyız.

YAZAR: EKREM GÜN

REKLAM ALANI
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.