H A M İ T A B İ !
H A M İ T A B İ !
-Önceki gün Hastane koridorlarında karşılaştık.
İhtiyarlamış.
Yaşı seksen yedi olmuş.
Atmış yıldır tanırım.
Eskiden de zayıf ince yapılı narin biriydi.
Şimdiler de daha da zayıflamış.
Her Zaman kibar, asil, güler yüzlü, temiz ve şık giyimli olan Çerkez Kökenli bu büyüğümüz:
Kimimizin akordeon, kimimizin de mızıka dediği müzik aletini ustaca çalanlardan.
Öyle ki bir zamanlar çaldığı mızıka ile kıvrak Kafkas melodilerini dile getirir oyuna kalkan yaşlı genç her çerkezinayaklarını birbirine dolaştırır dı.
Yani: Çerkez düğünleri nin; hem şahsiyeti hem de akordeon da ki ustalığı ile vaz geçilmez davetlisi, misafiriydi.
Ancak: Şu sıralar bazı rahatsızlıkları nedeniyle hastaneye yatmış.
Doktoru şifa amacıyla hastane koridorlarında gezinti tavsiye etmiş.
O da: Vefakar Eşi Nurdaniye ablamızın kolunda girmiş hastane koridorunda hafif bir gezintiye çıkmış,
Yorulunca da hastane koridorunda ki bir banka oturmuş sessiz sakin etraflarına bakarak dinlenmeye çekilmişler.
İşte ben ve eşim Bu Büyüğümüzle yani Hamit Abimiz le Hastane koridorlarında karşılaştık.
Onları bank da sessiz sakin oturduklarını görünce yanlarına gittik.
Selam verdim:
Değneğine yapışmış olan elini öpmek için elimi uzattığım da beni tanıdı.
O yaşına rağmen Çerkes adabıyla ayağa kalkarak utana sıkıla elini öptürdü
Duygulandı.
Göz yaşı döktü.
Nerelerdesin dedi
Yutkundum.
Bende duygulandım.
Onu ziyaret de ihmalden başka, vefasızlıktan başka ne diyebilirdim ki.
Hani bir deyim vardır ya:’’ Yer yarılsa da yerin dibine geçsem’’ diye.
İşte bende öyle : Vefasızlığımdan utandım, yerin dibine giresim geldi.
Nasıl utanmam: Daha önce de dediğim gibi
Bindokuzyüzatmışdörtyılında, Amasya Şeker Fabrikasında işe başladığı zamanlardan beri tanıdığım örnek alınacak bir ağabey idi.
Lokomotifçi olarak özveri ile çalıştığı bölümden 1988 yılında da emekli olup Şeker Emeklileri kervanına katıldı.
Fiziki yapısı eskimeye yüz tutmuş lakin kafası zehir.
İlk Sözü: ‘’Ekremim duygulandım, seni de üzdüm, kusura bakma’’ oldu.
Abi asıl sen kusura bakma. Biz büyüklerimizi ihmal ettik. Dedim.
Epeyicesohbetten sonra ; Değneğine ve eşine yaslanarak ayağa kalktı ve sıram geldi. Ben Fizik tedaviye; Fizyoterapist Can Mirza Akıncı oğlumuza gidiyorum. Yine gelin diyerek bize veda etmek istedi.
Biz yine de eşimle onlara Fizyoterapist odasına kadar eşlik ettik.
Evet: Okuyucularımız: Yukarıda anlattıklarımın her yaşlıda mümkün olan hikayeler olduğunu söyleyebilirsiniz, doğru.
‘’Ne var ki bunda da’’ diyebilirsiniz. O da doğru.
Ama :
-BİR DE HİKAYENİN BUNDAN SONRASINA BAKALIM.
Hamit Ağabeyimiz az konuşan biri olmasına rağmen ekseri emekliler gibi hastalığından değil; herkese ders olabilecek yaşamından söz etmeye başladı.
Artık iyice yaşlandık. Ayaklarımız bizi yıllarca gezdirmekten usanmış olmalı ki iki adım atınca dur dinlen diyor.
Üç beş sene önce de sokağa çıktığımda her kırk elli adımda bir yere çöker dinlenirdim.
O sokağa çıkmalarımda muhakkak tanıdık birine rastlar iki laf ederdik.
Kim olursa olsun selamlaşıp laflaştığımız o dostun, o tanıdığın muhabbeti bana ilaç olurdu.
Dedim ya çoktandır dışarıya çıkamayınca bu muhabbetler de muhabbetten doğan ilaçlar da kesilmiş oldu.
Eskiden kapımız bilhassa emsallerimiz, iş arkadaşlarımız, fabrikamız büyüklerimiz tarafından çalınır, eskileri yad eder canımıza can katardık.
Bu durumlar yok artık.
Emsallerimiz yaşlandı. Onlarda benim gibi .Yürüme de de gezme de de zorluk çekiyorlar. Dolaysıyla geliş gidişler yok.
Eskiden fabrika büyüklerimizle yani müdürlerimizle, amirlerimizle usta başlarımızla bir olup hasta büyüklerimizi hastası olan büyüklerimizi ziyarete giderdik.
Şimdiki nesil bunu yapmıyor.
Eskiden “ŞEKER AİLESİ” denince herkes iyi günde de kötü günde de bir olur, bütün olurdu.
Şimdilerde maalesef bu özellikler kaybolmuş.
Yani hal böyle olunca gece gündüz evde, pencere kenarında havaya, görebilirsen bir iki ağacın dallarına bakarak avunuyoruz.
Hani şöyle dışarıda dostlarla, fabrikadan arkadaşlar la oturup dinlenebileceğimiz bir yer olsa bir taksiyle, bir dostla gelir orada zaman geçirir ilaçlanmış oluruz.’ Diye. Konuşmalarını sürdürdü.
Yani: ‘Bizim bakıcıya değil muhabbete ihtiyacımız var.’ Dedi.
Sessizce ve duygulanarak dinlediğim Hamit Ağabeyimizin sözlerinden çok etkilendim.
Büyüklerimizi ihmal ettiğimiz gerçeği yüzüme kibarca çarpıldı.
Dolaysıyla vefa borcumuz olan Büyüklerimizi yalnız bırakmamalı, elverdiğince onlarla birlikte olmanın yollarına bakmalıyız.
Ve de: Şeker çalışanları ve emeklileri olarak ŞEKER AİLESİ sözünü hep özümsemeli, hep diri tutmalıyız.
-DEMEKKİ DOĞU YOLDAYIZ
O halde Biz Fabrika emeklisi 10 arkadaş çok doğru bir yoldayız.
Neden:
-HAMİT ABİYE SÖZÜMÜZDÜR.
Çünkü biz; Fabrika emeklisi 10 arkadaş, Ağabeyimizin isteğini gerçekleşecek.
Bir Dernek kurduk.
Derneğin Adı:
-AMASYA ŞEKER FABRİKASI EMEKLİLERİ KÜLTÜR, YARDIMLAŞMA VE DANIŞMA DERNEĞİ’ dir.
Ki Çok yakında İnşallah hizmete girecek.
Orta Mahalle, Orta Cami önü, Müftülük sokakta kiraladığımız bu Dernek binamızın hizmete açılışının yapılması için az bir eksiği vardır.
Yakında açılışını gerçekleştireceğimiz Derneğimiz hattızatındaCümle Şeker Fabrikası emeklileri için:
-ŞEKER EMEKLİLERİ MİSAFİRHANESİ olacaktır.
Henüz resmi açılışı yapılmamış olsa bile : Adı her ne olursa olsun; DERNEĞİMİZ veya MİSAFİRHANE miz şimdiden her öğleden sonra ziyarete açıktır.
Emeklilerimiz burada gerek arkadaşları ve gerekse misafirleri ile hiç yabancılık çekmeden bir şeker ailesi ortamında huzur bulacaklar, rahat edeceklerdir.
Şüphesiz ki her emeklimizin çalışma hayatındaki hatıraları bu mekanda canlanacak, cana can katacaktır.
Kurucu arkadaşlarımızla yaptığımız istişareler neticesinde hazırlayacağımız birçok aktivite de kendilerini bulacaklar ve yaşamlarına değer katacaklardır.
Ve netice itibariyle Emeklilikle dağılan Şeker Emeklileri tekrar ŞEKER AİLESİ olarak Misafirhanemizde buluşarak yardımlaşma ve dayanışmayı tesis edeceklerdir.
Başta Hamit Ağabeyimize ve eşine acil şifalar diler diğer cümle emeklilerimize saygı ve muhabbetlerimizi sunarken
Gelin: Bir gün Hamit Ağabey gibi olacağımızı düşünerek yarınımız için birleşelim,
Birlikte olalım.
YAZAR: EKREM GÜN