DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Amasya °C

MEVLİD-İ NEBİ

MEVLİD-İ NEBİ
REKLAM ALANI
24.09.2024
77
A+
A-

MEVLİD-İ NEBİ

-Alemlere rahmet olarak gönderilen sevgili Peygamberimizin doğum yıl dönümünü 14.09.2024 tarihinde idrak ettik. Mevlit kandilinin ve Mevlid-i Nebi haftasının ilçemize, ülkemize ve milletimize hayırlar getirmesini Yüce Allah’tan niyaz ediyorum.

Diyanet İşleri Başkanlığımız her yıl Mevlid-i Nebi haftası için bir tema belirlemektedir. Bu yıl da başkanlığımız tarafından “Hz. Peygamber ve Şahsiyet İnşası” konusu belirlenmiştir. Şahsiyet veya kişilik kavramına karşılık gelen kavram ahlaktır. Hz. Peygamber’in ahlakı aynı zamanda onun şahsiyetini ortaya koymaktadır.

Tüm insanlara ve cinlere gönderilen, alemlere rahmet olan, iki cihan güneşi Rasulü’s-Sakaleyn sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.) efendimiz üsve-i hasene olarak her konuda bize örnek olmuştur. “Andolsun Allah’ın Rasûlü’nde sizin için, Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı uman ve Allah’ı çok zikredenler için güzel bir örnek vardır.” (Ahzab, 33/21) Bir müslüman, nasıl bir eş, çocuklarına nasıl bir ebeveyn olacağını, nasıl bir arkadaş ve nasıl bir komşu olması gerektiğini en iyi ondan öğrenebilir. Çünkü o ahlakın en güzeline sahiptir, “Şüphesiz sen muhteşem bir ahlaka sahipsin.” (Kalem, 68/4) İnsanın, diğer insanlara, hayvanlara, çevresine ve tabiata karşı nasıl davranması gerektiğini, sorumluluklarını, değer yargılarını bize en mükemmel şekilde o öğretmiştir. İnsanın önce kâmil bir imana sahip olması, sonra da imanın gereği ve tezahürü olan ibadetleri, iyilikleri yerine getirmesini tavsiye eden sevgili Peygamberimiz bununla da yetinmeyip hayatında bunları yaşayarak bizlere göstermiştir. Zîra sevgili Peygamberimiz, üstün bir hayat tarzına ve yüksek bir karaktere sahiptir. Hz. Âişe annemize Hz. Peygamber’in nasıl bir kişiliğe sahip olduğu sorulduğunda şu cevabı verdiği nakledilmektedir, “O’nun ahlakı Kur’ân’dı.” Kur’ân’da Allah neyi emrettiyse Hz. Peygamber (s.a.v.) onu yerine getirmiş, neyi yasakladıysa onu da terk etmiş ve ayette ifade edildiği gibi, “… Ben sadece bana vahyedilene uyarım…” (Ahkaf, 46/9) ifadesiyle o hep Kur’ân’ın yolundan gitmiştir.

Hz. Peygamber (s.a.v.), insanlara karşı daima güler yüzlü, nazik davranan, kaba ve kötü davranmayan bir şahsiyete sahipti. Bağırıp çağırmayan, insanları ayıplamayan bir ahlaka sahipti. (Tirmîzi, Şemâil, s. 199) Hz. Peygamber’in bu karakteri Kur’ân’da şöyle ifade edilmektedir, “(Ey Muhammed!) sen onlara Allah’ın lütfettiği merhamet sayesinde yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı kalpli olsaydın, hiç şüphesiz etrafından dağılıp giderlerdi. Onları affet, onların bağışlanmasını dile, iş hakkında onlara danış, karar verince de Allah’a güven, doğrusu Allah kendisine güvenenleri sever.” (Âl-i İmrân, 3/159)

-Anne Baba Hakkının Ne Kadar Önemli Olduğunu Bize O öğretti

Sevgili Peygamberimiz Anne-baba hakkı ile ilgili şöyle buyurmaktadır.

“Anne baba, kişinin cennete girmesine vesile olacak ana kapılarından birisidir. Bu kapıdan girme fırsatını kaybetmek ya da değerlendirmek artık senin arzuna kalmış!” (Hadislerle İslâm, Cilt 4 sayfa 179)

“Rabbin hoşnutluğu anne babanın hoşnutluğuna bağlıdır. Rabbin öfkesi ise, anne babanın öfkesine bağlıdır.” (Hadislerle İslâm, Cilt 3 sayfa 186)

“Resûlullah (sav), “Size büyük günahların en büyüğünü söyleyeyim mi?” diye üç kez sordu. Bunun üzerine biz, “Evet, ey Allah”ın Resûlü.” diye cevap verdik. Bunun üzerine, “Allah”a ortak koşmak ve anne babaya isyan etmek ve eziyet etmektir.” buyurdu.” (Hadislerle İslâm, Cilt 4 sayfa 179)

Bir kişi “Ey Allah”ın Resûlü, kendisine güzel davranıp yakınlık göstermemi en çok hak eden kimdir?” diye sordu. Hz. Peygamber, “Annen.” cevabını verdi. Adam, “Sonra kimdir?” diye sorunca Hz. Peygamber yine, “Annen.” buyurdu. Adam, “Sonra kimdir?” diye yeniden sorunca Peygamber Efendimiz, “Annen.” cevabını verdi. Bunun üzerine adam, “Sonra kimdir?” dedi. Hz. Peygamber, “Sonra babandır.” buyurdu.” (Hadislerle İslâm, Cilt 4 sayfa 179)

-Hayırlı Bir Eş ve Âile Yuvası Mutluluk Kaynağıdır

Hz. Peygamber (s.a.v.) efendimiz kişinin mutlu olabilmesi için hayırlı bir eşe ve aile yuvasına ihtiyacı olduğunu ifade etmektedir. Cahiliye döneminde Müşrik Araplar kadın, ev ve atı (bineği) uğursuzluk sayıyorlar ve mutsuzluk sebebi olarak görüyorlardı. Şu hadis-i Şerifler bu konuda bize çok önemli mesajlar vermektedir:

“Nikah (evlilik) benim sünnetimdir. Kim benim sünnetimden yüz çevirirse benden değildir.”

“Üç şey insanoğlunun mutluluğundan, üç şey de insanoğlunun bedbahtlığındandır. İnsanoğlunun mutluluğundan olan şeyler; iyi bir eş, oturmaya müsait bir ev ve uygun bir binektir. İnsanoğlunun bedbahtlığından olan şeyler ise kötü bir eş, kötü bir ev ve kötü bir binektir.”(Hadislerle İslâm, Cilt 3 sayfa 186)

“…Allah rızasını umarak ailen için yaptığın her harcamadan muhakkak ecir alırsın, eşinin ağzına koyduğun bir lokmadan bile!” (Hadislerle İslâm, Cilt 4 sayfa 11)

“Sizin en hayırlınız, ailesine karşı en hayırlı olanınızdır. Ben de aileme karşı en hayırlı olanınızım…” (Hadislerle İslâm, Cilt 4 sayfa 13)

Herhangi bir mazereti olmayıp evlenme imkânı olanların evlendirilmesini Allah (cc) ayette de emretmektedir, “Aranızdaki bekâr olanları evlendirin. Eğer bunlar fakir iseler, Allah kendi lütfu ile onları zenginleştirir. Allah, (lütfu) geniş olan ve (her şeyi) bilendir.” (Nûr; 24/32)

-Hayvanların Hakkını Gözeten Merhametli bir Peygamber (s.a.v.)

Hz. Peygamber, Medineli Müslümanlardan birinin bahçesine girdiğinde bahçedeki bir deve Hz. Peygamber (s.a.v.)’i görünce inledi ve göz yaşı döktü, bunun üzerine sevgili Peygamberimiz devenin başını okşadı ve sakinleştirdi; devenin sahibine şu uyarıda bulundu: “Bu deve hakkında Allah’tan korkmuyor musun? Deve bana şikâyette bulundu; onu aç bırakıp fazla çalıştırdığını ve çok yorduğunu şikâyet etti.” (Hadislerle İslâm, Cilt 3 sayfa 92)

-Yaşadığı Vatanını Seven bir Peygamber (s.a.v.)

Mekke Müşriklerinin türlü baskı ve zulümleri nedeniyle Medine’ye hicret etmeye karar veren sevgili Peygamberimiz Mekke’den ayrılırken şu ifadeleri kullandığı nakledilmektedir, “Ey Mekke senden çıkarılmasaydım asla seni terk etmezdim.” (Hadislerle İslâm, Cilt 1 sayfa 21)

Medine’ye vardığında şöyle buyurdu: “İşte bu Tâbe’dir (iyilik ve güzellik şehridir) Bu da Uhud’dur, öyle bir dağdır ki o bizi sever biz de onu severiz.” (Hadislerle İslâm, Cilt 7 sayfa 367)

İslâm dini, insanların hak, menfaat ve değerlerini paylaşarak yaşadıkları bir yer olan vatanı ve memleketini sevmeyi, korumayı teşvik etmiş ve onu savunmayı yüce bir görev saymıştır. Vatanı korumak adına kuvvet hazırlanmasını ve savaşa hazırlıklı olunmasını emretmiştir. (Enfal,8/60)

Allah Resûlü (s.a.v.) vatan uğruna nöbet tutmanın faziletini şu şekilde dile getirmiştir: “Bir gün ve bir gece nöbet tutmak, bir ay oruç tutup geceleri namaz kılmaktan daha hayırlıdır. Şayet (kişi nöbette) ölürse yapmakta olduğu işin sevabı devam eder, rızkı da devam eder ve kabirdeki sorgu meleklerine karşı güven içinde olur.” (Müslim, İmâre, 163)

Vatan müdafaasından maksat, sadece sahip olunan toprakları korumak değil, o topraklar üzerinde yaşayan insanların dinini, canını, malını, ırz ve namusunu korumak ve onları hürriyet ve huzur içinde yaşatmaktır. Bu yüzdendir ki Allah Rasûlü, vatanı korumanın mükâfatı olarak müjde niteliğindeki şu sözü söylemiştir: “İki göz vardır ki cehennem ateşi onlara dokunmaz: Allah korkusundan ağlayan göz ve gecesini Allah yolunda nöbet tutarak geçiren göz” (Tirmizî, Fedâilü’l-Cihad, 12)

-Çocukları Çok Seven Bir Peygamber (s.a.v.)

Sevgili Peygamberimiz, çocuklarına karşı her zaman oldukça ince ve zarif bir şekilde sevgisini ifade etmiştir. Kızı Fâtıma, yanına girdiği zaman Resûlullah onun için ayağa kalkar, elinden tutar, onu öper ve kendi yerine oturturdu. Hz. Fâtıma bu zarif sevgi gösterisini kendisine örnek edinir ve babasına aynı şekilde davranırdı. (Ebû Dâvûd, Edeb, 143-144)

Allah Rasûlü, bir keresinde ağlayan bir çocuk sesi duyunca, kıldırdığı namazını kısa tutmuş ve “Sizden biriniz insanlara namaz kıldırdığında (namazı) kısa tutsun. Çünkü cemaat içerisinde hasta, zayıf ve yaşlı kimseler olabilir. Ama biriniz tek başına namaz kıldığında, dilediği kadar uzatsın” (Hadislerle İslâm, Cilt 2, sayfa 206) şeklinde buyurarak çocuklara, hasta, zayıf ve yaşlı insanlara karşı hayatı kolaylaştırmayı tavsiye etmiştir.

-Çevresine Karşı Duyarlı bir Peygamber (s.a.v.)

Resûlullah (s.a.v.) bir hadisinde şöyle buyurmaktadır: “Lânetlenmeye neden olan üç şeyi yapmaktan sakının: su kaynaklarının çevresine, yol ortasına ve gölgelik yerlere abdest bozmaktan (kirletmekten sakının).”(Ebû Dâvûd, Tahâret, 14) Buyurarak bizim çevremize karşı duyarlı olmamız gerektiğini, İnsanların gelip geçtiği yolları, sokak ve caddeleri, parkları, mesîre alanlarını, suyu, sahilleri, ormanları ve havayı kirletmenin büyük bir vebal olduğunu bizlere haber vermektedir.

Ebu”d-Derdâ, bir gün fidan dikmekteydi. Bu esnada yakınından geçmekte olan bir kişi, ağaç dikmesinin dünya hırsından ve dünya malına düşkünlüğünden kaynaklanan bir uğraş olduğunu zannetmiş olmalı ki, onun bu durumunu garip karşıladı. Yaptığı işi küçümser bir eda ile “Allah Resûlü”nün (s.a.v.) arkadaşı olduğun hâlde sen de mi böyle yapıyorsun?” dedi. Ebu”d-Derdâ bu kişiye, “Hakkımda hemen hüküm vermeye kalkma! Zira ben, Allah Resûlü”nün (s.a.v.), “Her kim bir ağaç diker de ondan bir insan yahut Allah”ın yarattığı herhangi bir canlı yerse muhakkak bu, o kimse için bir sadaka olur.” buyurduğunu işittim.” diye cevap verdi. (Hadislerle İslâm, Cilt 7, sayfa 371)

En küçüğünden en büyüğüne kadar evrendeki bütün varlıkların mânevî bir değeri vardır. Zira göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah”ı tesbih eder. (Hadid, 57/1) Ancak insan bu varlıkların tesbihini anlayamaz. (İsrâ, 17/44). Bitkiler ve ağaçlar Allah’a secde ederler. (Rahmân, 55/6) Ezanı duyan herkesin hatta ağaçların bile kıyamette ezan okuyanın lehinde şahitlikte bulunacağını sevgili Peygamberimiz bildirmektedir. (Hadislerle İslâm, Cilt 7, sayfa 371)

Elbette kısa bir makalede Hz. Peygamber (s.a.v.) efendimizi ve onun kutlu mesajını anlatma imkânı yoktur. Siyer ve hadis kitaplarından daha detaylı bilgi edinebiliriz ve edinmeliyiz çünkü yaşadığımız günümüz dünyasında onun rahmet yüklü mesajına her zamankinden daha çok ihtiyacımız vardır. Salât ve selam olsun O kutlu Nebi’ye, selâm olsun onun ehl-i beytine, Ashâbına ve Etbâına.

Sıtkı KAYA

SULUOVA MÜFTÜSÜ

REKLAM ALANI
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.