YILKI ATLARI HİKAYESİ !


YILKI ATLARI HİKAYESİ !
-Akdağ yaylalarına her gittiğimde yılkı atlarını görünce ilk aklıma gelen duygu “Terk edilmişliğin karşısında var olma içgüdüsünün kanıtıdır” Türk geleneğinde binit veya iş hayvanları olarak kullanılan At, Eşek, Katır gibi hayvanlar yaşlarını doldurduklarında veya ihtiyaç kalmadığında öldürülmezler.
Doğaya salınırlar, Köylerde ki hayvanlarla yürütülen işlerin bittiği dönemlerde de bu hayvanlar doğal ortamına salınır ve Yılkı sürülerini oluşturur. Aynı bölgede bulunan sürülerin toplamına “YILKI” denir, Hayvanların oluşturduğu gruplara da “EĞREK” denir. Her Eğreğin başında bir “AYGIR” (Sürü Lideri Erkek at)” bulunur.
Anadolu köy yaşantısı binlerce yıllık Türk örfi töresinin ve oba kültürünün yerleşik düzene uyarlanmış halidir. Amasya Akdağ bölgesinde de köylerimiz de ki yaşantı aynı kültürün bozulmamış hali ile bu yüzyıla kadar gelmiştir.
Köy yaşantısında bütün işlerin yükünü çeken binit ve iş hayvanları işlerin olmadığı zamanlarda köy Örfi geleneklerine göre “KEŞİK” denilen imece usulü ile hayvan sayısına göre belirlenen günlerde hanelerden bir kişinin gözetiminde Sürüler halinde otlatılır.
Haneler de Binit ve yük için ayrılan hayvanlarda iş olmadığı zamanlarda, korunan çayır veya meralarda “ÖRÜK” denilen yöntemle iple bağlanır veya “BUKAĞI” yöntemi ile “KANTARMASI” ayaklarından bağlanarak yakın bölgelere salınır.
Akdağ bölgesinde ve yaylalarında asırlardır “YILKI” atları bulunmaktadır. Seyfe ve Karakese köylerimiz arasında bulunan Ovacık ve Domuz Ovacığı denilen yaylalar bölgesinde “YILKI EVLİYASI” bile mevcuttur. Atların içgüdülerine göre hareket ederek yaşamalarına en uygun yerleri mevsimlere ve hava durumuna göre hareket ederek seçtiklerini uzun süredir gözlemlemekteyiz.
Teknolojinin hızla ilerlediği bu devirde ulaşımın ve iş gücünün makineleşmesi sonucunda bu yük ve binit hayvanlarına ihtiyaç kalmadığından 90 yıllardan itibaren At ve Katırlar doğaya salınmış ve olduğu gibi bırakılmıştır. Katırların üreme imkânları bulunmadığından yok olmuşlardır. Eşeklerinde doğal ortama uyum sağlayamadıkları görülmüştür, Atlar ise Aklı, Gücü, genetiği ve İçgüdülerinde bulunan sürü halinde yaşama duygusu sonucunda var olmayı başarmışlardır. Doğal yaşam koşullarında zayıf olanın, sağlam olmayanın yaşama şansı olmadığını asırlardır insanlar öğrenmişlerdir.
Akdağ yılkı atları, Akdağ bölgesindeki Suluova, Amasya Merkez ve Samsun ili Lâdik ilçesi köylerinden yaşlandığı için doğaya bırakılan, ihtiyaç duyulmayan atların yılkıya salınması ile ilk eğrek oluşmuştur.
2002 ve 2005 yıllarında 33 olarak tarafımdan tespit edilen Yılkı sürülerinde boynunda yuları olan hayvanlar, ayağı bukağılı Atlar bile bulunmaktaydı. Yem girdileri sebebiyle kış aylarında da köylüler tarafından geri alınmayan bu hayvanlar yaşamlarını devam ettirirken üreme içgüdüsü ile çiftleşmeleri sonucunda çoğalmışlardı.
Doğal yaşam koşullarında dünya’ya gelen tayların tamamen yabani ortamda yetişmeleri sonucunda giderek yabanileşmişler ve bu gün ki Yılkı Eğrek’lerini oluşturmuşlardır. Baskın olan Aygırlar kendilerine ait Eğrekler ile ana sürüden ayrılmışlar ve bölgede 3 sürü halinde yılkı Eğrekleri bulunmaktadır.
Yaz aylarında bölgede bulunan uygun yaylalara dağılan sürüler kış aylarında Karakese ve Seyfe Köylerimiz arasında bulunan yaylalarda yaşamlarını devam ettirmektedirler.
Kar ve fırtına olduğu zamanlarda Ayoğlu yaylası, Taylı yayla, Ovacık, Domuz Ovacığı, Kocacık bölgesinde bulunan ormanlık alanlarda korunaklı bölgelerde yaşamlarını sürdürmektedirler. Kar’ın çok olduğu zamanlarda, kayın, meşe, pelit ve çam dalları yiyerek ihtiyaçlarını karşılamaktadırlar. Kar altında ayakları ile eşerek Geven, sığırkuyruğu, kayışkıran gibi otları çıkartıp gıda ihtiyaçlarını karşılamaktadırlar.
Yılkı atları köylere fazla yaklaşmadığı için Bağ bahçe ve zirai ürünlere zarar vermemektedirler, İnsanlar Hayvanları ihtiyaçlarını değiştirerek, beslenme ve korunma konularında ki özgüvenlerini kaybettirerek evcilleştirmişler. Ancak Atlar binlerce yıldır bu özgürlük içgüdülerinin ve kendine güvenlerini kaybetmemiş nadir türlerdendir.
Anadolu At ırkının ve Türk At ırkının korunması için bu Yılkı atlarının güvenli ortamlarda çoğaltılması ve doğal ortamlarda yaşamlarının devam ettirilmesi gereklidir. Anadolu da Atlar kendilerine uygun yerleri bulmakta ve buralarda üremektedirler. Yılkı Atlarının bulunduğu yerler bir elin parmakları kadardır.
Yılkı atlarının Amasya Akdağ bölgesinde ortaya çıkmaları ve varlıklarını sürdürmeleri Amasya için muazzam bir şanstır. Doğal hayatın zenginliği, Turizm ve fotoğrafçılık, Atların doğal ortamlarında izlenmesi ve izlettirilmesi gibi Alternatif Turizm öncelikli düşüncelere ihtiyacımız olduğu gibi Atların yaşamlarının kolaylaştırılması, izlenmesi, desteklenmesi gibi düşüncelere de ihtiyacımız vardır.
Terk edilmişlik ve Başına bırakılmışlıktan ortaya çıkan Dağların gizli hazinesi “Yılkı Atlarına” sahip çıkmamız ve onları korumamız gerekmektedir. Yaban hayatın tehlikelerinden daha çok insan tehlikesinden korumamız daha önemlidir.
Çin kaynaklarına göre atalarımız tarih sahnesine Fırtına gibi at sürerek çıkmışlar “eğerli at üstünde Devletler Kurmuşlar Devletler yıkmışlardır.” Dünyanın bilinen bütün yerlerine at üstünde gitmişler medeniyetler kurmuşlar ve insanlık tarihi boyunca var olmuşlardır.
Tarih boyunca Türklerin kayıtlarını hep düşmanları tutmuştur, Çinliler, Bizanslılar, Almanlar, Avusturyalılar, Ruslar ve son olarak İngilizler her türlü ayrıntıyı yazmışlardır. En ayrıntılı kayıtları Türklerin düşmanlarının tarihi kayıtlarında bulursunuz ve ilginçtir ki Türklerle ilgili her kayıt ta “TÜRK ATLARINDAN” bahsedildiğini de görürsünüz.
yüzyılda Türk Milleti zenginleştikçe Atları bırakmışlar, İngilizler ise zenginleştikçe at beslemişlerdir. İngiliz atı denilen bir türü de Türk ve Arap atlarını çalarak çiftleştirerek oluşturmuşlardır.
Her ne kadar makineleşmiş olsak ta dörtnala koşan bir at gördüğümüzde iç geçirmemiz asla kaybolmaz, bu da bizim Türklüğümüzden kalan Milli genlerimiz de ki son kırıntılardır.
İlgili, ilgisiz her Amasyalıya sesleniyorum, “Gelin Binlerce yıllık dostluğumuzun hatırına ahde vefa gösterelim ve “Akdağ Yılkı Atlarımıza” sahip çıkalım.
Haber Metni: Yılmaz Keten(Suluova Akdağlılar Dernek Başkanı)